Köpük Tedavisi (Skleroterapi)

Skleroterapi damarların içerisine özel, ince iğnelerle girilerek damarın kan ile temas eden iç yüzeyindeki hücrelerin ilaçlarla yok edilip kapanmasını sağlamayı amaçlayan bir tedavi yöntemidir. Hasar gören hücreler zaman içerisinde ölecek, damar kapanacak ve vücut tarafından metabolize edilerek yok olacaktır. Bu amaçla dünya genelinde kullanılan 3 ilaç olmakla birlikte, yurdumuzda ruhsatlı bir tek ilaç bulunmaktadır. Çeşitli konsantrasyonları bulunan ilaç, damarın çapına göre seçilir, sıvı ya da duruma göre köpük halinde kullanılabilir. Her iki yönteminde kendine göre avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır.

Köpük tedavisinden amaç 1 cc ilacı 4.6 cc hava ile karıştırarak koyu kıvamda bir köpük elde etmektir. Elde edilen köpüğün birçok avantajı vardır. En önemli avantajı hacim 4,5 katına çıktığından hastaya verilecek olan toplam ilaç dozu azalmaktadır. Bunun yanında hacim artışı, daha büyük bir yer daha az ilaç dozuyla kapatılmasına olanak sağlamaktadır. Ayrıca köpük sıvı ya göre damar içerisinde daha uzun süre kalacak, hücrelere daha fazla penetre olacak, daha etkili olacaktır. Hava ile karıştırılıp kapalı bir sistem olan damar sistemine hava verildiğinden, az da olsa köpük skleroterapi ile görülen komplikasyon oranları bir miktar daha fazladır.Skleroterapi uygulaması ağrı eşiğinize göre değişmekle birlikte, çok ağrılı bir işlem değildir. Seanslarda hastanın kilosuna göre genellikle 1 - 1,5 ampul civarında ilaç yapmak mümkündür. Bazı yayınlar bandaj ve varis çorabı önermelerine karşın kesin olarak dış bası yani kompresyonun tedavi süresindeki etkinliği kanıtlanmamıştır.

İlaç dozu sınırlı olduğundan, seans sayısının belirleyicisi sizin bacaklarınızdır. Tek seans sürebileceği gibi, çok yaygın bacaklarda bu sayı artacaktır. Genelde keyifli ve başarılı bir tedavi olan skleroterapi, her ilaç uygulaması ve her girişimsel yöntemde olduğu gibi belli başlı komplikasyon ve yan etkileri de beraberinde getirmektedir.

  • Morluklar: İğne giriş yeri morlukları, toplu iğne başı kadar oluşan morarmalardır. Genellikle 1-2 hafta içerisinde kendiliğinden kaybolurlar.
  • Ele gelen sertlikler: Damar duvarına bilinçli olarak verdiğimiz hasar sonucunda akışkanlığın ilk kuralı olan pürüzsüz yüzey bozulacak ve damar içerisinde pıhtılar oluşacaktır. Bu tedavinin bir parçasıdır. Pıhtılar birkaç ay içerisinde vücut tarafından emilecek ve bunu takip eden damarlar tamamen gözden kaybolacaktır.
  • Renk değişiklikleri: Hemosiderin pigmentasyonu dediğimiz kahverengi renk değişikliklerdir. Oluştukları takdirde geçmeleri 6 ay ile 1 yılı bulacaktır.
  • Matting: Yeni kılcal damarlarda artış . Kitabi bilgi olarak oluştukları takdirde hiçbir şey yapılmasa da 3 ile 6 ay arasında kendiliğinden kaybolmaktadırlar ama benim tercihim onları da tedavi etme yönündedir.
  • Alerji: İlacın en önemli yan etkilerinden bir tanesi de çeşitli derecelerde allerjik reaksiyonlardır. Tüm ilaçlarda görülebilen yan etkilerin başında gelen allerjik reaksiyon, hayatı tehdit edecek boyutlara dahi ulaşabilir.
  • Migren atakları: Özellikle köpük tedavisini takiben migren ataklarının tetiklenmesi sözkonusu olabilir. Eğer migreniniz yok ise böyle bir şey söz konusu değildir.
  • Ülser ya da Nekroz: Damar duvarının geçirgenliği, damarın basınca dayanamayıp patlaması, ilacın yanlışlıkla cilt altına verilmesi. Ya da özellikle kırmızı örümcek damarların toplar damar değil atardamar olması sonucunda oluşabilecek nadir bir komplikasyondur. Ülser ya da yara dediğimiz komplikasyon iz bırakmadan ya da hafif bir izle iyileşebileceği gibi, nekroz yani doku ölümü safhasına ulaşırsa sigara yanığı tarzında maalesef ki kalıcı bir iz kalacaktır.
  • Derin ven trombozu: Nadir görülen bir komplikasyon olmakla birlikte korkulan bir komplikasyondur. Yüzeyel ve derin sistem arasındaki bağlantı yollarından yani perforan damarlardan nadir de olsa ilaç derin, ana sisteme kaçabilir. Burada oluşan pıhtılar şikayetlere ve hatta hayati tehlike oluşturacak embolilere sebep olabilir.

Sosyal Medya Hesapları